Türkiye Radyo Anonsunu Duyuyor.

Türkiye’nin radyo ile tanışması aslında İstanbul’da 1921’de ilk radyoculuk deneyimleri başlamıştır. 19 Mart 1923 tarihinde Halka açık ilk radyo deneme yayını, Çapa Öğretmen Okulu’nun bodrumunda, davetliler ve basın huzurunda “Telsiz telefon tecrübeleri” adı altında gerçekleştirilmiştir. Bodrum katında yapılan bu ilk yayın, İstanbul Üniversitesi’nde toplanan halk tarafından heyecanla dinlenmiştir.

Türkiye’de ilk radyo yayını, Eşref Şefik’in  anonsu ile “Alo alo muhterem samiin! Burası İstanbul telsiz telefonu…”  6 Mayıs 1927’de başladı. 6 Mayıs 1927’de Sirkeci Büyük Postane’de 5 kilowatlık verici ile yapılan ilk radyo yayını, henüz kimsede radyo bulunmadığından ötürü her aksam posta binasının kapısının üzerine yerleştirilen hoparlör aracılığıyla duyruluyordu.

Tarihi gelişim

Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında “Telsiz tesisi hakkında kanun” adıyla bir yasa çıkarılarak ülke genelinde bir telsiz şebekesi kurulmasına karar verildi. Bu amaçla açılan ihale sonucu bir Fransız şirketi telsiz şebekesini yani radyo vericisi kurma işlemini üstlendi.
Fransız şirketi 1925 yılında Ankara ve İstanbul’da çalışmalarına başladı. Telsiz vericilerinin inşaatı sürerken radyo yayınının nasıl yapılacağı bilinmiyordu. Bunun için ilk çalışmaları İleri gazetesinin sahibi Sedat Nuri Bey başlattı. Sedat Bey bunun için bir şirket kurdu. 1926 yılında vericilerin yapım işlemi tamamlandığında radyonun kuruluş çalışmaları da başlamıştı. Fakat bu iş için yeterli maddi kaynak yoktu. Sedat Bey bu fikrinden tanıdığı bir ajans sahibine ve o dönemde Mustafa Kemal’in emriyle banka kuran Celal Bayar’a bahsetti. Onlardan bu iş için maddi destek istedi. Sedat Bey, radyonun sadece maddi destekle olmayacağını biliyordu. Teknik destekte şarttı. Bunun için de yeğeni, telsiz meraklısı Hayrettin Bey’e konuyu açtı.

Hayrettin Bey işinde uzman biriydi. Çünkü Sultan II. Abdülhamid döneminde evden eve telgraf hattı kurabilen biriydi. Hayrettin Bey bunun üzerine çalışmalara başladı. Projenin hayata geçirilmesi için çalışmalara başlanmıştı. Fakat başlangıç aşamasında bazı sorunlar ortaya çıktı. Hükûmetten bazı kişiler radyonun kurulmasına karşıydı. Ülkenin ve milletin henüz çok geride olduğunu, birçok kişinin bunu hazmetmesinin zor olduğunu, bunlar aşılsa bile eldeki teknik elemanın ve malzemenin yeterli olmayacağını söylediler.

Hayrettin Bey onlarla aynı görüşte değildi. Dünyada en çok plak satışının Türkiye’de olduğunu, halkın dinlemeye meraklı olduğunu anlattı. Onun bu çabaları radyo karşıtlarını ikna etmeye yeterli olmadı. Sonunda bu girişimden Mustafa Kemal’e bahsetmeye karar verildi. Mustafa Kemal’in, “Getirsinler de dinleyelim o vakit.” demesi üzerine Hayrettin Bey bütün teçhizatı Orman Çiftliği’ne götürdü. İstasyon ararken bir Rus radyosu çıktı. Mustafa Kemal bir müddet dinledikten sonra birden ayağa kalkarak “Efendiler, bakınız Ruslar şu anda propaganda yapmaktalar. Bu radyo bize ziyadesiyle gerekli.” deyip radyonun hemen kurulmasını emretti.

Hükümet, Mustafa Kemal’in bu isteğiyle radyo sisteminin kurulmasına karar verdi. O tarihlerde birçok ülkede radyo yayını olmasına rağmen henüz hiçbir ülkede güçlü ve gelişmiş bir radyo istasyonu yoktu. Diğer ülkelerdeki radyolarının toplam verici güçleri 116 kiloWatt’tı. Ankara ve İstanbul’da kurulacak istasyonların verici güçleri ise 20 ve 250 kiloWatt’tı. Bunlar en güçlü vericiler olarak kurulmuştu. Yapılacak radyo yayınlarının Avrupa’nın her yerinden dinleneceği tahmin edilerek yayınların Türkçenin yanı sıra Fransızca ve Almanca dillerinden de yapılması planlanmıştı.

Nihayet takvimler 6 Mayıs 1927’yi gösterdiğinde ilk radyo yayını da başlamıştı. Ankara’da ilk yayınsa Kasım 1927’de yapıldı. Radyonun Anadolu’ya yayılması 1940 ve 1950 yıllarında olmuştu. Radyonun, Sirkeci’de tarihi postanede başlayan serüveni, 1949’da Harbiye’de inşa edilen Radyoevi Binası’nda devam etti.
1970’li yıllardaysa Türkiye’nin tamamında dinlenmeye başlamıştı.

Sending
Değerlendirme
0 (0 Oy)